Blog

ADİL YARGIANMA İLKESİ

Adil yargılanma ilkesi, hukuki süreçlerin dürüst, bağımsız, tarafsız ve adil bir şekilde yürütülmesini temin etmeye yönelik bir hukuk prensibidir. Bu ilke, bireylerin yargılanma süreçlerinde haklarını koruma, haksız suçlamalara karşı savunma yapma ve adil bir mahkeme tarafından karara bağlanma hakkını içerir. Adil yargılanma ilkesi genellikle şu temel unsurları içerir:

Yargılamayı yürüten mahkemenin, dış etkilere karşı tarafsız ve bağımsız olması gerekir. Mahkemelerin, yasama veya yürütme organlarından etkilenmeden, yasalara uygun bir şekilde görev yapması adil yargılanma ilkesinin temelidir.

Bir kişinin suçlu sayılabilmesi için suçluluğun mahkeme kararı ile kanıtlanmış olması gereklidir. Suçsuzluk karinesi, kişilerin suçlanana kadar masum sayılma hakkını korur.

Hakim ve savcılar, bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Adaletin sağlanması için bu kişilerin, dış etkilere karşı bağımsız bir şekilde görev yapmaları ve tarafsız bir yargılama sürecini temin etmeleri önemlidir.

Adil yargılanma ilkesi, hakkaniyete uygun bir yargılama sürecini içerir. Taraflara eşit muamele edilmeli, yargılama süreci şeffaf ve adil olmalıdır.

Kişilerin, kendilerini savunma hakları güvence altına alınmalıdır. Savunma hakkı, avukat yardımı, delil sunma ve tanık çağırma gibi unsurları içerir.

Bu prensipler, adil yargılanma ilkesinin ana unsurlarını oluşturur. Adil yargılanma ilkesi, hukuk devleti anlayışının ve temel insan haklarının vazgeçilmez bir parçasıdır.

Adil yargılanma ilkesinin tarihi, hukukun evrimi ve toplumların hukuki normlarına uyumunun bir sonucudur. Bu ilke, farklı hukuk sistemlerinin gelişimi ve tarihi süreçlerle şekillenmiştir.

Antik Roma Hukuku: Adil yargılanma ilkesinin kökenleri, Roma Hukuku’na kadar uzanır. Roma Hukuku’nda “ius civile” ve “ius gentium” gibi kavramlar, hukukun evriminde önemli bir rol oynamıştır. Bu dönemde, adil yargılanma hakkıyla ilgili ilkeler, bireylerin yasalara uygun bir şekilde yargılanma haklarını içeriyordu.

Orta Çağ: Orta Çağ’da, özellikle Magna Carta’nın (1215) imzalanması, adil yargılanma ilkesinin gelişiminde önemli bir adımı temsil eder. Magna Carta, kralın keyfi hükümet uygulamalarına karşı çıkan bir belgeydi ve bu belge, bireylerin temel haklarını güvence altına alarak adil yargılanma ilkesine katkıda bulundu.

Aydınlanma Dönemi: 17. ve 18. yüzyıllarda Aydınlanma Dönemi, birey hakları ve özgürlükleri konusunda önemli düşünce akımlarını beraberinde getirdi. Aydınlanma düşünürleri, adil yargılanma hakkının temel bir insan hakkı olduğunu vurguladılar. Montesquieu’nün “Yasaların Ruhu” adlı eseri, yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma ilkesine dair önemli kavramları içermektedir.

Fransız ve Amerikan Devrimleri: 18. yüzyılın sonlarındaki Fransız ve Amerikan Devrimleri, adil yargılanma ilkesini güçlendiren önemli dönemeçlerdi. Bu devrimlerin ardından, birey haklarına ve adil yargılanma ilkesine dair yeni anlayışlar gelişti.

Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları: 20. yüzyılın başlarından itibaren, uluslararası hukuk ve insan hakları belgeleri adil yargılanma ilkesini güvence altına aldı. Özellikle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (1950), adil yargılanma ilkesini vurgulayan önemli belgelerdir.

Bugün adil yargılanma ilkesi, ulusal ve uluslararası düzeyde birçok hukuk sistemine entegre edilmiş durumdadır. Bu ilke, demokratik toplumların ve hukuk devletlerinin temel bir unsuru olarak kabul edilmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), adil yargılanma hakkını düzenleyen önemli hükümlere sahiptir. AİHS, Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında temel hak ve özgürlükleri korumayı amaçlayan bir anlaşmadır ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuruları inceleme yetkisi tanır. Adil yargılanma hakkına dair önemli hükümler şu şekildedir:

AİHS Madde 6 – Adil Yargılanma Hakkı:

Herkesin, medeni ve cezai davalarla ilgili olarak adil ve açık bir duruşmada, makul sürede ve bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkına sahip olduğunu belirten bu madde, adil yargılanma ilkesini teminat altına almaktadır.

“Herkes, medeni yükümlülükleri ya da cezai suçlamalar nedeniyle kendisine karşı açılan bir davada, adil ve açık bir duruşma, makul sürede ve bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma hakkına sahiptir. Suçlu olduğuna dair karar verilmeden önce masumdur.”

“Herkes, suçlu olduğuna dair karar verilmeden önce, suçlamaya karşı kendisini savunma hakkına sahiptir. Savunma hakkı, en geç kendisinin davayı öğrendiği tarihten başlayarak, savunmasını hazırlamak ve mahkeme önünde sunmak için yeterli zamanı olmasını içerir.”

AİHS’nin bu maddeleri, adil yargılanma hakkını güvence altına almak üzere tasarlanmıştır. AİHS, bu hükümleriyle, bireylere yargılanma süreçlerinde hak ettikleri adil, bağımsız ve tarafsız bir ortam sağlama amacını taşır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu hükümleri yorumlama ve uygulama konusunda yetkilidir ve bireylere AİHS’ye dayanarak başvuru hakkı tanır.

1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda adil yargılanma hakkı, genel olarak insan hakları ve temel hürriyetleri düzenleyen maddeler kapsamında ele alınmıştır. İlgili maddeler arasında, adil yargılanma ilkesine dair temel prensipleri içeren hükümler bulunmaktadır. İşte 1982 Anayasası’nda adil yargılanma ilkesi ile ilgili önemli maddeler:

Anayasa’nın Temel Hak ve Hürriyetleri Düzenleyen Hükümler:

Anayasa’nın 10. maddesi, temel hak ve hürriyetleri düzenler ve bu bağlamda adil yargılanma hakkının bir parçası olan savunma hakkını güvence altına alır.

Anayasa’nın 36. maddesi, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğunu ifade eder.

Suç ve Cezalandırma İlkesi (Anayasa 38-53. Maddeler):

Anayasa’nın 38-53. maddeleri, suç ve cezalandırma ilkesini düzenler. Bu kapsamda suçlu sayılma, masumiyet karinesi, ceza muhakemesi, ceza hukuku prensipleri gibi konuları içerir.

Adil Yargılanma Hakkı İle İlgili Genel İlkeler (Anayasa 36. Madde):

Anayasa’nın 36. maddesi, adil yargılanma hakkının genel ilkelerini içerir. Bu madde, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğunu belirtir ve adil yargılanma ilkesinin esaslarını yasalar çerçevesinde düzenlenmesini ister.

Yargı Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı (Anayasa 138-140. Maddeler):

Anayasa’nın 138-140. maddeleri, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını düzenler. Bu ilke, adil yargılanma hakkının güvencesi açısından önemlidir.

Türk Ceza Kanunu da (TCK), adil yargılama ilkesini güvence altına alan hükümler içermektedir. Adil yargılama ilkesi, suçlu olduğu iddia edilen kişilere tanınan temel bir haktır ve birçok hukuk sisteminde olduğu gibi Türk Ceza Kanunu’nda da önemli bir yer tutar. İlgili hükümler, genellikle TCK’nın suç ve ceza düzenlemelerini içeren bölümlerde bulunur. Aşağıda, TCK’da adil yargılama ilkesine dair önemli hükümlerden bazılarına örnekler verilmiştir:

Suç ve Cezada Kanunilik İlkesi (TCK 2): Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesi, suç ve cezada kanunilik ilkesini düzenler. Suçlu sayılabilmek için bir fiilin önceden yazılı bir kanun tarafından suç olarak tanımlanmış olması gerekliliğini vurgular. Bu prensip, adil yargılama ilkesinin temelini oluşturur.

Masumiyet Karinesi (TCK 38): TCK’nın 38. maddesi, suçlu olduğuna dair mahkeme kararı olmadan bir kişinin suçlu sayılamayacağını belirten masumiyet karinesini içerir.

Savunma Hakkı (TCK 51): TCK’nın 51. maddesi, herkesin, kendisine isnat edilen suçlamalara karşı savunma hakkına sahip olduğunu ifade eder. Bu madde, adil yargılanma ilkesinin bir parçası olarak savunma hakkını güvence altına alır.

Ceza Muhakemesinde Hukuki Yardım (TCK 149): TCK’nın 149. maddesi, şüpheli veya sanığa, savunmasını yapabilmesi için bir avukatın atanması gerektiğini düzenler. Bu hüküm, adil yargılama ilkesinin bir yönünü oluşturan etkili savunma hakkını korur.

Hakim ve Savcının Tarafsızlığı (TCK 36): TCK’nın 36. maddesi, hâkim ve savcıların tarafsız ve bağımsız olması gerekliliğini vurgular. Bu prensip, adil yargılama sürecinin teminatı olarak önem taşır.

Bu maddeler, Türk Ceza Kanunu’nda adil yargılama ilkesine dair temel prensipleri içermektedir. Bu prensipler, hukukun üstünlüğünü, masumiyet karinesini, savunma hakkını ve tarafsız yargılama sürecini güvence altına alarak adil bir ceza yargılamasının temelini oluşturur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir